Psikolojik Danışma ve Psikoterapi





Danışmanların İstendik Kişilik Özellikleri

Danışmanlıkta ve danışmanların seçiminde önem taşıyan kişilik özellikleri tartışmaya açık bir konu olmakla beraber, genel olarak kabul edilen ve önemli sayılan nitelikler arasında, duygusal kararlılığa sahip olmak, zeki olmak, kendi­sini başkalarının yerine koyarak duygularını paylaşma anlamında “empatik” bir anlayış ve seziş sahibi olmak, fikirlerinde esnek ve ön yargılardan arınık ol­mak, başkalarını dinlemeye, anlamaya ve yardım etmeye istekli olmak, antisosyal ve düşmanca duygulara sahip olmamak, sorunları olduklarından çok basit ve önemsiz görme eğiliminde olmamak, sır saklamak gibi nitelikler sayılabilir.

Terapist veya Danışmanın Mesleki ve Teorik Yönü

Psikolojik danışmayı yapan kişinin, gördüğü mesleki eğitim, görüşmede be­nimsediği teorik yaklaşım, insan davranışını açıklayan varsayımları, bireysel davranışın nedenlerine bakışı, danışmanın psikolojik danışmada izleyeceği yöntemi, yararlanacağı araç ve teknikleri, görüşmenin içeriğini ve görüşmede ulaşılması istenen amaç, karar ve çözümleri önemli derecede etkiler.

Saygınlık ilkesi

“Saygınlık” terapistin, danışanı olduğu gibi kabul etmesi ve ona her koşulda saygı duymasını içeren bir ilkedir. Bu ilke ışığında terapistin, bireyin genel gö­rünüşü, öğrenim düzeyi, yaşı, cinsiyeti, probleminin türü, sosyo-ekonomik dü­zeyi gibi kişisel nitelikleri yönünden herhangi bir önyargıya kapılmaksızın, yar­gılayıcı bir tutuma girmeksizin danışanı olduğu gibi kabul etmesi ve bu duygu­larını danışana iletebilmesidir. Her insan gibi belki terapist ya da danışman kendisini kişisel duygu ve değer yargılarından kurtaramamış olabilir. Ama, önemli olan terapistin bu sübjektif duygularını bilmesi, bunların yardım edece­ği kişi üzerinde yapabileceği olumsuz etkileri dikkate alması ve kendini kontrol edebilmesidir.

Empatik Anlayış

“Empatik anlayış”, terapistin görüşme sırasında, danışanın o anda içinde bulunduğu duyguları doğru olarak anlayabilmesi ve paylaşabilmesidir. Empatik anlayışa sahip bir terapist, görüşme süresince, kendisini danışanın yerine koya­rak, onun ne gibi duygular içinde olduğunu hissetmeye ve onu anlamaya çalı­şır. Terapist, danışanın yaşantıları ile ilgili olarak empatik bir tutumla bu du­rumda kişinin yerinde ben olsaydım ne duyar, ne düşünür ve ne yapardım şek­linde, araştırıcı bir yaklaşımla onu anlamaya ve duygularını paylaşmaya çalışır. Ancak, terapist danışanın duygularını paylaşarak bir iç görü kazanırken, kendi kişisel birliğini ve objektifliğini de koruması gereklidir.

Danışman ile danışan arasında bir tür duygu ortaklığı olarak nitelendirilebi­lecek olan empatik anlayış, fikir ve duygusal düzeyde, bir bakıma, danışan gibi duyabilmek onun karşısında değil yanında olmaktır.

Saydamlık İlkesi

Saydamlık, ilişkilerinde bireyin duygu ve düşüncelerini olduğu gibi ifade edebilmesi, içi dışı bir olması, olduğu gibi görünebilmesi, ideal şekli ile cam gi­bi “saydam” olabilmesidir. Danışan ve danışmanın saydam olmaları görüşme­yi olumlu yönde etkilemekte, kişinin kendisini olduğu gibi anlatabilmesi olası­lığını artırmaktadır. Saydam olmada amaç, görüşme sırasında tarafların kendi­lerini savunucu bir tutuma sokmaktan kurtarmaları, başka türlü görünme, güdü ve kaygısından uzak olmalarıdır. Saydam olma hali bir var veya yok mesele­si olmaktan daha çok, bir derece meselesidir.

“Saygınlık”, “saydamlık” ve “empatik anlayış” ilkeleri, özellikle, danışanı merkeze alan, güdümsüz terapi yaklaşımının temel ilkelerindendir, danışman veya terapistte “birlikte” topluca bulunması gerekli önemli nitelikler olarak ka­bul edilmektedir.

Psikolojik Danışma Yöntemi, Araç ve ilkeleri

Psikolojik danışmanın etkili şekilde yürütülmesi ve sürdürülmesi için görüş­me süreci içinde başvurulan bazı araç ve teknikler vardır. Bunlardan, önemli ve yaygın olanları aşağıda belirtilmiştir.

Aktif Dinleme

Dinleme, görüşmenin temel tekniklerinden birisidir. Danışmanın iyi bir din­leyici olması, kişinin söylediklerinin gerçek anlamını iyice kavraması gerekir. Psikolojik danışma sürecinde amaç terapistin değil, kişinin tanınmasıdır. Tera­pist çok konuşursa, kişi hakkında fazla bir şey öğrenemez. Görüşmede dinlemek pasif değil tersine aktif bir roldür.

Terapist görüşme sırasında dikkatli ve uyanık bulunur, yeri geldiğinde, soru­lar sorar, fikirlerini ortaya koyar, gerektiğinde, bakış, mimikler ve baş sallama gibi sözel olmayan hareketlerle danışanın konuşmasını pekiştirir.

Terapist iyi dinleyememiş veya anlayamamışsa, anlamış gözükmeden, dürüst ve saydam olarak, anlayamadığı ya da açıklamasını istediği hususları danışandan sorar.

Konuşma

Psikoterapinin doğal ve temel elementlerinden biri sözlü iletişimdir. Terapist ile danışan kişi arasındaki etkileşim “konuşma” yoluyla gerçekleşir. Ancak, ko­nuşma görüşmenin tek yolu değildir. Psikolojik yardıma yönelik görüşmelerde amaç, danışanı konuşturmaktır. Terapistin kendisi, az konuşmalı, daha çok di­ğer iletişim ve pekiştirme yollarım kollanmayı tercih etmelidir.

Konuşması gerektiği zamanlarda da terapist ders verir gibi konuşmamalı, ses tonunu iyi ayarlamalı, vurgulamalara dikkat etmeli, içerik olarak güven verici ve destekleyici olmalı, seçtiği sözcükler ve ifade tarzı kişinin yaş, öğrenim ve kültür düzeyine uygun, açık, sade ve anlaşılır olmalıdır.

Soru Sorma

Görüşme sırasında bireyle terapist arasındaki ilişki “sözel” ya da “sözel olma­yan” tekniklerle yürütülür. Sözel etkileşim araçlarından biri de “soru” sormaktır. Uygun ve gerekli durumlarda sorular sorarak terapist, danışanla iyi iliş­ki kurabilir ve yönelttiği sorularla, danışanın kişisel problemlerinin giderilme­sinde yardıma olabilir. Sorular uygun zamanda sorulur ve danışan bu soruların kendisine yardım amacıyla sorulduğunu hissederse, etkileşim daha verimli olur ve terapist sorularına samimi cevaplar alabilir.

Görüşme sırasında sorulan sorular açık, yargısız ve tarafsız olmalı; kişiyi bel­li tipten cevaplar vermeye koşullandırıcı ve yöneltici olmamalıdır. Soru sorar­ken kişiyi korkuya, kaygıya düşürecek, şüphe içinde bırakacak bir tutuma giril-memeli ve kişi özel yaşantılarından dolayı suçlanmamalıdır.

Görüşme zamanı soru-cevap şeklinde geçmemeli, sorular psikolojik danışma süreci içinde uygun zamanlara dağıtılarak, sorulmalı ve daha çok açık uçlu, ser­best cevap isteyen sorular tercih edilmelidir. Hiç soru sorulmaması veya çok az sorulması halinde de kişide kendisi ile ilgilenilmiyor kanısı uyanabilir. Ayrıca, görüşmenin tüm ağırlığı danışanda kalır. Fikir ve duygu akışını engellemeden uygun zamanlarda sorulan sorular, görüşmenin verimini arttırdığı gibi, kişiyi de dinlendirir.

İlgilenme

Genel bir tutum olarak terapistin, görüşülen kişi ile ahenkli, uyumlu, güven­li bir ilişki kurması görüşmeyi olumlu yönde etkiler. Temel bir koşul olarak, te­rapist ilk görüşmeden başlayarak bireyle yakın ve sağlıklı bir ilişki kurmaya önem vermelidir, iyi ilişki kurmak için terapistin, kişiye karşı saygın olması, empatik bir anlayış ve arkadaşça bir tutum içinde olması, güvenli bir ortam ya­ratması gereklidir.

Danışmanın ilgilendiğini gösteren davranışlar olarak, gizlilik ilkesine uyma, kişinin durumunu planlı olarak izleme, konuşmaları dikkatle dinleme, ilk hare­kete geçme sorumluluğunu kişiye bırakma veya hastaya konuşma yönünden daha çok fırsat verme gibi davranışlar belirtilebilir. İlgilenme taraflar arasında­ki ilişkinin kalitesini olumlu yönde etkiler.

Bireyin Bulunduğu Düzeyden Başlamak

Terapiste gelen kişilerin her biri diğerinden farklıdır; yaşam ve kültür düzeyleri, yaşları, köyden veya kentten gelmeleri, atak ya da çekingen olmaları gibi bireysel farkları bulunmaktadır. Terapist ise bireyleri tanımak, kişilerle ilişki kurmak, iyi bir etkileşim sağlamak durumundadır.

Etkileşimi yürütmede terapistin rolü daha ağır basar. Bu nedenle, iyi bir ilişki kurabilmek için terapist danışanının bulunduğu düzeyden başlamak, onun havasına girmek, konuşma düzeyini onun seviyesine uydurmak, davranışlarını esnek tutmak durumundadır. Bir yetişkinle veya bir çocukla  yapılan görüşme birbirinden farklı olmalıdır.

Gözlem

Gözlem genelde ye psikolojik danışmada bilgi kazanmanın temel ve doğal yollarından biridir. Danışman, görüşme sırasında gözlem yoluyla bir çok şeyin farkına varır. Gözlem bireyi tanımaya, teşhise yönelik olabileceği gibi danışma^ veya terapinin etkisini görmeye yönelik de olabilir.

Terapist görüşme sırasında danışanın genel görünüşü , giyinişi, tertip ve düzeni konuşması, ses tonu, ses tonunda olan değişmeler genel davranışları gibi oldukça somut nitelikleri sürekli olarak gözler. Bunların yanında, terapist, göze görünmeyen şeyler üzerinde de sezgi ve yordamaya dayalı bilgiler elde eder.

Sorulan Cevaplandırmak ve Açıklamak

Görüşme sırasında, kişiden gelen sorular çok çeşitlilik gösterir. Terapist hemen cevabı verilecek basit sorular yanında kesin bir durum takınmaya olanak vermeyen sorularla da karşılaşabilir. Psikolojik danışma sürecinde önemli olan danışanın kendisini anlatması olduğu için, danışman çoğu kez soru-cevap yaklaşımına girmeden, sorunun içereni aynen ya da ilişkili bir soru ile geriye, kişiye yansıtmayı tercih eder. Böylece, danışana sorunun altındaki nedeni dile getirme olanağı sunulmuş olur.

Doğal olarak açıklama yapılması ve bilgi verilmesini gerektiren durumlarda terapist doğrudan soruları cevaplandırır ya da kişinin cevabı bulmasına yardım eder. Ancak, genel bir ilke olarak, terapistin zorunlu olmayan hallerde kendi kanılarını,  fikirlerini anlatma eğiliminde olmaması gerekir. Danışanın problemleri terapistin bilimsel ya da spekülatif açıklamaları ile çözümlenemez.. Önemli olan husus, danışanın bu soruları neden sorduğudur. Danışanın kendi sorusu­na kendisinin bulabileceği cevaplar daha önemlidir.

Yansıtma ve Pekiştirme

Psikolojik danışma sürecinde, danışanın duygu ve tutumlarının farkına var­mış ve anlamış olması büyük önem taşır. “Yansıtma”, görüşme sırasında ortaya çıkan danışana ilişkin duygu ve düşüncelerin içeriğini ve niteliğini değiştirmeden, terapistin, uygun bir ifade ile danışana geri iletmesidir.

Terapistin, bireyin duygu ve düşüncelerini kendisine yansıtmasındaki amaç, kişiyi dinlediğini, onunla empatik bir anlayış içinde olduğunu göstermek kişinin kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olmasını sağlamak, kişiyi onun açısından anlamaya çalışmak, onu anladığını ifade etmek ve terapistin yanlış anladığı şeyler olmuşsa bunları düzeltme olanağı vermektir.

Görüşme sırasında, terapistin yansıtma ve pekiştirmesinin bir amacı terapistin danışandan anlatmasını beklediği konulan anlatmasını pekiştirmektir. Görüşme sırasında danışan, “Hım”, “Evet”; gibi sözcükler, mimik ve jestlerle yansıtıcı ve ödüllendirici ifadelerden yararlanarak, danışanın, danışına hedefi­ne uygun konuşmalarını pekiştirir. Böylece terapist, bireyin kişisel yaşantıları­nı, üzerinde durulan fakat tam açıklanmayan konuların anlatılması olasılığını artırabilir.

Yansıtma özellikle Rogerian tip görüşmelerde temel bir teknik olarak kullanılmakta ve bireyin davranışlarını önemli derecede etkilediği ifade edilmektedir.

Sorumlulukların Paylaşılması

Psikolojik danışmada, görüşmeye taraf olan terapist ile danışanın terapiye

İlişkin sorumlulukları paylaşmaları, tarafların kendi payına düşeni yerine getirmesi gerekir. iyileştirme ve problemin giderilmesi konusunda tüm sorumluluk­ları terapistin üstüne alıp danışana yardım etmesi olanaksızdır. Amaca ulaşmada problemi olan kişinin güdüsü ve çabası da önemlidir. Terapiste başvuran kimse, kendisi hakkında olağanüstü güçlere sahip olduğunu düşünse bile, ken­di bilgilerinin ve güçlerinin sınırlı olduğunu, bu nedenle kişiye yapabileceği yardımın da sınırlı olabileceğinin bilincinde olmalı ve bu tutumunu görüşme sırasında söz ve davranışları ile danışan kişiye göstermelidir. Bugün bilinen bir gerçek olarak hastanın iyileşmesinde ailenin, çevresinin ve hastanın kendi çabalarının etkileri, bazı vakalarda hekimin yardımını bile aşmaktadır.

Danışan kişinin terapistle birlikte sorumlulukları paylaşması, hemen hemen tüm terapi yaklaşımlarında ele alınmakta, terapinin başarıya ulaşmasında, danışanın rolü ayrıca belirtilmekte ve bunun önemi vurgulanmakta­dır. Danışanın değişmeye açık ve istekli olması, bu konuda güdülenmiş bulunması danışana düşen temel sorumluluklar olarak belirtilmektedir. Psikoterapide terapist, danışanın problemlerini anlamasına yardım eden ve bunların çözüm yollarını onunla birlikte araştıran kişi rolündedir. Karar verme durumlarında karar verme ve kararı uygulamaya ilişkin sorumluluklar ise danışan kişiye düşmektedir (Öztürk 1985).

Yorumlama

Yorumlama, bireyin fikirleri, davranışları, duyguları, tutumları ile bağıntılı  olarak terapistin yaptığı değerlendirme sonuçlarına ilişkin açıklama ve yargılardır. Yorumlama, terapistin hastasının kendisini anlaması amacına yönelik ola­rak yaptığı temel yardım yöntemlerinden biridir.

Ancak yorumlama çok ustaca ve seyrek yapılmalıdır. Yorumlamanın tam zamanında yapılması kişi üzerinde olumlu yönde  çok etkili olabileceği gibi, olumsuz etkileri de olabilir, zihnini de karıştırabilir ve ilişkileri bozabilir. Yorum­lamanın tam zamanını kestirmek çok zordur, ama genellikle kişinin kendini anlatmaya karşı olan direniş ve savunma mekanizmalarının azaldığı terapist ile olan ilişkileri geliştiği zaman yorumlama için hazır olduğu kabul edilmektedir.

Psikoloji ekolleri arasında farklar bulunmakla beraber,  psikolojik yardıma yönelik görüşmelerde amaç, “bireyin sorununun nedenleri hakkında bir” kavrayışa varma” anlamında bir teşhis yapabilmek ve uygun bir çözüm yolu bulabilmektir.. Terapist, psikolojik danışma süreci boyunca da bazı ipuçlarından yarar­lanarak yorum yapar, ama yorumları esnektir. Kişi her zaman probleminin bi­lincinde olmadığından, terapist emin olduğu noktalarda problemin nedenleri­ni ortaya koyar.

‘Terapist, hasta ya da danışanın  söylediklerini yorumlayarak, kendisini daha derinden tanımasını sağlamaya çalışır. Terapist, danışanın sözlerinde gizli bulu­nan fakat kendisine açık-seçik olmayan ya da bilinçsiz olan duygularını, gerek­sinim ve eğilimlerini açığa çıkarmak, dikkatini çekmek ve bu davranışların geç­miş yaşamındaki bilinçsiz yaşantılarıyla olan bağıntılarını belirterek de yorum­lamalar yapabilir. Yorum yapabilmek için tecrübeye ve teorik bilgilere sahip ol­mak gereklidir. Yorum yaparken çok dikkatli olmak zorunludur. Gerçeği yansıtmayan yorumlar ilişkileri bozabileceği gibi kişin ruh sağlığı için de zararlı olabilir.



Fatih Rehberlik


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder